• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/cheeselifemagazine
  • https://www.twitter.com/@cheeselifemaga1
  • https://www.instagram.com/cheeselifemagazine1
  • https://www.youtube.com/channel/UCVphzDSCv172cvqPtzyw-4A
Ekrem BULUT / Sosyolog- Yazar
eb-ekrem@hotmail.com
Bir kazın kanadında: KARS, Bir şevketi bostanın kökünde:MANİSA
30/12/2025

Tabak, Kimlik ve Coğrafya Üzerine Bir İnceleme

1961 yılında, Kars’ta yaşanan kıtlık ve ağır ekonomik koşullar nedeniyle ailem Manisa’ya göç etmek zorunda kaldı. Ben Manisa’da doğdum; ancak aile bağlarımız, hatıralarımız ve hayatın doğal akışı bizi hiçbir zaman Kars’tan bütünüyle koparmadı. Çocukluğum ve gençliğim, Kars ile Manisa arasında gidip gelen yolculuklarla, iki farklı coğrafyanın, iki ayrı iklimin ve iki mutfak dünyasının iç içe geçtiği bir hayat içinde şekillendi. Bu yüzden ne Kars’ın kazına ne Manisa’nın şefketi bostanına dışarıdan bakıyorum. Her ikisi de benim için yalnızca bir yemek değil; göçün, yoksulluğun, tutunmanın ve yeniden kök salmanın aile belleğindeki karşılığıdır.

         Türkiye’de mutfak, yalnızca bir beslenme pratiği değildir; toplumsal hafızanın, sınıfsal koşulların, etnik etkileşimlerin ve coğrafi zorunlulukların somutlaştığı bir alandır. Kars ile Manisa arasındaki bin kilometreyi aşan mesafe, tabakta yalnızca farklı tatlar değil, iki ayrı hayat rejimi üretir. Kaz eti ve piti ile Manisa kebabı ve şefketi bostan arasındaki fark, damak zevkinden çok daha öte; iklimin, geçim biçiminin ve toplumsal örgütlenmenin mutfağa yansımış hâlidir.

         Kars mutfağı, sert doğa koşullarıyla kurulan uzun soluklu bir mücadelenin ürünüdür. Burada yemek, anlık bir keyif değil; hayatta kalma bilgisidir. Kaz eti bu anlamda sıradan bir protein kaynağı değil, zamanın ve emeğin yoğunlaştığı simgesel bir besindir. Kazın yaz boyunca beslenmesi, belirli dönemlerde kesilmesi, kurutulması ve kışa saklanması; bireysel değil kolektif bir emek düzenine işaret eder. Bu pratik, Pierre Bourdieu’nün ifadesiyle bir “yaşam stratejisi”dir: doğayla çatışarak değil, ona uyumlanarak kurulan bir habitus.

         Piti de benzer biçimde, aceleci modern zamanlara direnen bir yemek pratiğini temsil eder. Toprak güveçte, uzun sürede pişen piti; yalnızca bir pişirme tekniği değil, zaman algısının da ifadesidir. Hızın değil sabrın, tüketmenin değil beklemenin değerli olduğu bir kültürel iklimi yansıtır. Kars’ta etin “az ama kıymetli” kullanımı, göçebe ve yarı-göçebe geçmişten gelen ölçülülük ahlakını taşır. Bu mutfakta israf değil, iktisat; gösteriş değil, dayanıklılık esastır. Aynı anlayış, Kars’ın yüksek yaylalarında üretilen doğal balda da kendini gösterir. Uzun kışlara dayanıklı, katkısız ve yoğun aromalı bu bal, yalnızca bir besin değil; doğayla kurulan sabırlı ilişkinin, emeğin ve saflığın sembolüdür.

         Manisa mutfağı ise bambaşka bir sosyolojik zeminde yükselir. Ege’nin bereketli toprakları, yumuşak iklimi ve tarih boyunca süregelen çokkültürlü yerleşimi, mutfağı da çeşitlendirmiştir. Manisa kebabı, yalnızca etin lezzetiyle değil; sunumuyla, baharat dengesiyle ve estetik kaygısıyla öne çıkar. Bu, Osmanlı saray mutfağının incelikleriyle Ege’nin yerel ürün bilgisinin kesiştiği bir damak kültürüdür. Et burada hayatta kalmanın değil, refahın ve düzenli yaşamın göstergesidir.

         Şefketi bostan ise Manisa mutfağının sosyolojik karakterini en çıplak hâliyle ortaya koyar. Yabani bir otun, kuzu etiyle birlikte zahmetli bir hazırlık sürecinden geçerek sofraya gelmesi; doğayla kurulan incelikli ilişkinin ürünüdür. Bu yemek, doğayı yalnızca tüketilecek bir kaynak olarak değil, tanınması ve saygı gösterilmesi gereken bir ortak olarak gören bir kültürel bakışın yansımasıdır. Şefketi bostan, et merkezli bir mutfaktan çok denge merkezli bir mutfağın ifadesidir; doğanın ritmini bastırmadan, onunla uyum içinde pişer.

         Manisa mutfağında zeytinyağlıların, ot yemeklerinin ve etli yemeklerin bir arada var olması; Ege toplumunun çoğulcu ve açık yapısının mutfaktaki karşılığıdır. Bu çeşitlilik yalnızca tarımsal zenginlikten değil, tarihsel etkileşimlerden ve göçlerle gelen kültürel katmanlardan beslenir. Bu bağlamda mesir macunu, Manisa mutfağının ve kültürel belleğinin en özgün simgelerinden biridir. Şifa niyetiyle ortaya çıkan, baharatların ve bitkilerin uyumundan doğan mesir; Manisa’da yemeğin yalnızca karın doyurmakla sınırlı olmadığını, beden, inanç ve toplumsal ritüelle iç içe geçtiğini gösterir.

         Sosyolojik olarak bakıldığında, Kars mutfağı daha kapalı, koruyucu ve dayanışmacı bir toplumsal yapının izlerini taşır. Manisa mutfağı ise daha açık, dönüşmeye yatkın ve etkileşimci bir kültürel iklimin ürünüdür. Biri kışı atlatmanın, diğeri mevsimleri çoğaltmanın mutfağıdır. Biri yoklukla terbiye olmuş, diğeri bollukla incelmiştir.

         Benim hayatımda bu iki mutfak, iki ayrı kimliğin değil; iç içe geçmiş bir aidiyetin parçalarıdır. Kazın yağında saklanan Kars ile şefketi bostanın köklerinde büyüyen Manisa, göçle bölünmüş ama bellekte birleşmiş bir hayatın sembolleridir. Yemek, bu hikâyede yalnızca bir tat değil; kimliğin, hafızanın ve toplumsal tarihin en sessiz ama en kalıcı anlatıcısıdır.

         Bir yemeği anlamak, bir toplumu anlamaya açılan en derin kapılardan biridir. Belki de bu yüzden, aynı ülkenin mutfakları arasında dolaşırken yalnızca farklı tatlar değil, farklı hayat felsefeleri tadarız: Kazın ağırbaşlı lezzetinde sabrı, Kars balının doğallığında emeği; şefketi bostanın yeşilinde doğayla uyumu, mesir macununda şifaya duyulan kolektif umudu… Ve her lokmada, bu toprakların çok katmanlı toplumsal hikâyesini.



12 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Hamsi Tava ile Kaşar Peyniri Birlikte Yenir mi? Bir Tabak Üzerinden Kültür, Damak ve İhtiyat - 21/12/2025
Mısır unu, az yağ, biraz tuz ve ateş… Hamsi tavanın asaleti, tam da bu yalınlıktan gelir. Balık kendi yağını salar, denizin tuzu kendi sözünü söyler.
Özerkliğin Kaybı: Bilgi, Sanat ve Ahlakta Yapısal Yozlaşma - 29/11/2025
Sonuçta karşımıza yalnızca yozlaşmış alanlar değil, yön bulma yetisini kaybetmiş bir toplum çıkmaktadır. Tarafsızlığın imkânsızlığı, sadece toplumsal kurumları değil, bireyin kendi vicdani bütünlüğünü de aşındırır.
Kapitalist Pazarın Psikolojik Labirenti: Tüketici Algısı, Fiyat-Kalite Tutarsızlığı ve Ticari Ahlak - 21/11/2025
Sistem sadece paranızı değil, algılarınızı ve psikolojinizi de tüketir. Fiyat ve kalite tutarsızlıkları, sahte ürünler, ahlak dışı uygulamalar ve denetim eksikliği sizi sürekli şüpheye ve tatminsizliğe iter.
Rüya, bastırma ve özdeşleşme: Freud'dan Günümüze Psikolojik Bir Yolculuk - 15/11/2025
Böylece bastırma, hem uygarlığın temeli hem de bireyin mutsuzluğunun kaynağıdır. İnsan, toplum içinde yaşarken kendi iç dünyasıyla bir barış hâlinde değildir. Bastırılanlar susmaz; yalnızca geceyi beklerler.
Kaybolan Yakınlık:Modern Dünyada Dostluğun Felsefi ve Psikososyal Gerileyişi - 13/11/2025
Modern dostluk, çoğu zaman “ilişkisel yatırım” olarak görülür. Kim bana daha çok kazandırır, kimle görünür olurum, kim benim sosyal çevremi genişletir? Bu sorular, ahlaki olanı değil, faydalı olanı merkeze alır.
Bilimin iki yüzlülüğü; İnsanlığın Kurtuluşuna mı, Yok oluşun Bilimselleşmesine mi hizmet ediyor? - 12/11/2025
Yirmi birinci yüzyıl bize şunu öğretti: Vahşet, artık cehaletten değil, fazlasıyla bilgiden doğabiliyor. Barbarlık, kılıçtan değil; formüllerden, laboratuvarlardan ve soğukkanlı hesaplamalardan çıkıyor.
Sağlık, Eğitim ve Gıdanın Biyopolitik Denetimi - 11/11/2025
Bu durum, Michel Foucault’nun “biyopolitika” kavramını hatırlatır: İktidar artık yalnızca insanların davranışlarını değil, bedenlerini, zihinlerini ve hatta yaşam sürelerini bile yönetir.
Paranın Tanrılaştırıldığı Dünyada İnsan Kalmak - 09/11/2025
Bu sistemin en çarpıcı sonucu, sosyal ilişkilerin metalaşmasıdır. Bireyler arasındaki bağlar, ekonomik çıkarlar doğrultusunda kuruluyor ve çözülüyor.
Yalnızlıktan kaçışın Maskesi: Sosyalleşme, Sevgi ve Varoluşun Boşluğu - 09/11/2025
Sosyal medyada kurulan “bağlar”, çoğu zaman temassız yakınlıklardır. Orada herkes birbirine dokunur ama kimse kimseye değmez. Bir fotoğrafın altına bırakılan kalp, çoğu zaman samimiyetten çok var olma bildirgesidir: “Buradayım, beni unutma"
 Devamı